2000 senesinden itibaren hızlı bir şekilde gerçekleşen kentleşme tarımsal üretim ve hayvancılık faaliyetleriyle ilgilenen kırsal kesimin nüfusunda düşüş yaşanması ile sonuçlanmıştır. Buna karşın her geçen sene artan nüfusun gıda ihtiyacı tarım ve hayvancılık sektörünün karşılayabileceği düzeylerin çok üzerinde seyretmeye devam etmiştir. Bunun üzerine nüfusu artan kentlerin verimli tarım arazilerini de içine alacak şekilde genişlemesi sektöre bir darbe daha vurmuştur. Her ne kadar paketli gıda endüstrisi artan nüfusun gıda ihtiyacını karşılamada yeterli olsa da bu durum birtakım stratejik sorunları da beraberinde getirmektedir.
Her şeyden önce modern kentleşme toplumların topraktan ve tarımsal ürünlerden uzak kalmasına neden olmaktadır. Kırdan kentlere göç oranının kontrolsüz düzeylere ulaştığı ülkelerde ise bireyler sağlık beslenme için gerekli besin maddelerini edinebilme konusunda dışa bağımlı hale gelmektedir. Birleşmiş Milletler’in bu konu hakkında geliştirdiği stratejiler her şehrin kendi kendini besleyebilecek kaynaklara sahip olması gerektiğinin önemle altını çizmektedir.
Ancak günümüz koşulları göz önünde bulundurulduğunda hiçbir modern şehrin kendi kendini beslemeye yetecek tarımsal üretimi ve hayvancılık faaliyetini gerçekleştirebileceğini söyleyemeyiz. Tam olarak bu noktada tarım ve hayvancılık sektöründeki lojistik hizmetleri devreye girmektedir. Çünkü tarım ve hayvancılık ürünlerine artan talep sebebiyle söz konusu gıdaların kentlere sağlıklı ve organize bir şekilde ulaştırılması hayati bir önem arz etmektedir.