- Ekim 19, 2020
- Argemonia
Argemonia‘nın 18. Sayısına konuk olan ve denizcilik sektörünün pandemi krizine Kasım ayında Çin’de başladığında yakalandığını ifade eden H Kalkavan Shipping Yönetim Kurulu Başkanı Pınar Kalkavan, bu krizin bir tecrübe edindirdiğini, bundan sonraki sürece ise dünya olarak daha hazırlıklı olunması gerektiğini söylüyor.
“COVID-19 salgını Kasım, Aralık aylarında Çin’de ortaya çıktığında bize çok uzak olduğundan Çinlilerin yaşadıklarını anlayamadık. SARS virüsü gibi bölgesel kalacağını düşündük. Bu salgının farklı kıtalara ve ülkelere yayılacağını, isim olarak bile aşina olmadığımız pandemi sürecinin bu kadar yıkıcı olacağını düşünemedik” diyen H Kalkavan Shipping Yönetim Kurulu Başkanı Pınar Kalkavan, pandemi krizinin denizcilik sektörü üzerindeki etkilerini, yarattığı değişimleri dergimiz Argemonia’ya değerlendirdi. İlk şok dalgasına hazırlıksız yakalanılan süreçte önemli tecrübeler edinildiğini kaydeden Kalkavan, ikinci dalgaya daha hazırlıklı olunduğunu, buna rağmen herkesin yeni bir yol haritası oluşturması gerektiğini aktarıyor.
H Kalkavan Shipping olarak pandemi sürecini nasıl yönettiniz, bu durum yol haritanıza nasıl yansıdı?
Salgın, ülkemize Mart ayının 11’inde geldi ancak biz denizcilik sektörü olarak, salgını Çin ile beraber Kasım ayında karşıladık. Çin’in tedarik zincirindeki ve dünya ithalat/ihracatındaki hakimiyetçi yeri, doğal olarak dünya deniz ticaretini etkiledi. Uzak Doğu’da seyirde bulunan gemilerin bakım tutumları genellikle Çin tersanelerinde yapılır, ülkenin büyüklüğünden dolayı da yükler Çin’den alınır. Pandemi döneminde 2019 sonbahar kış aylarında yük aksaklıkları, konteynerlerin iptalleri, yapılacak olan tersanelerin iptalleri veya ek zaman tanınması gibi durumlar ile karşılaşılmasına rağmen, durumun bu boyuta varabileceğini tahmin edemedik.
Mart ayında salgının pandemi olarak ilan edilmesi ile beraber, çalışanlarımızın sağlığını ve işleyiş sürecimizi riske etmemek adına uzaktan çalışma sistemini devreye aldık. Bizim sektörümüzde personelin sağlığı, pandemi öncesinde de temel odağımızı oluşturuyordu; üzerine, bu süreçte hem yerel hem de uluslararası alanda oluşturulan tedbirleri ve yeni uygulamaları devreye aldık. Tüm bunlara rağmen bizim adımıza tedirginlik oluşturan bir süreçti. Bizim işimiz 24 saat işleyen ve sahada olmayı gerektiren bir yapıda ilerliyor. İlk etapta, hız ve zaman yönetimi konusunda bazı zorlanmalar yaşadık.
Bizi tedirgin eden önemli noktalardan biri aciliyet durumunda ne şekilde gemilere ulaşacağımızı bilememekti. Geçtiğimiz kış, ülkeler arası uçuşların kaldırıldığı dolayısıyla gemi adamlarının ve teknisyenlerin seyahat kolaylığının olmadığı sıkı bir dönem yaşadık. Gemiler, dünya denizlerinde seyir yaparken makine arızası, personel hastalanması gibi durumlar ile karşılaşabilirler. Pandemi, bu sebeple, gemiye ulaşılabilirliğin önemini bir kez daha vurucu şekilde hissettirdi. Biz de herkes gibi gemilerin izolasyonuna, dezenfekte durumuna son derece önem veriyor, gemilerdeki giriş çıkışları mümkün olduğunca minimumda tutuyoruz. Maske, dezenfektan ve mesafeyi her yerde uygulatıyoruz.
Kara ayağındaki operasyonel çalışmaları da kendi adımıza sorunsuz atlattığımızı söyleyebilirim. Burada kurumsal iletişimi içselleştirmiş bir ekip olmamız bize büyük kolaylıklar sağladı. Pandemi kaynaklı uzaklığa rağmen işine hakim, birbirini bilen ve dinamik bir kadro olmamızdan dolayı, sorunsuz bir izolasyon sürecini geride bıraktık. Haziran ayında başlayan normalleşme süreci ile beraber de tüm tedbirler eşliğinde fiziksel ortamımıza geri döndük.
Sektör bu durumu nasıl karşıladı?
Denizcilik, küresel etkileşimi hat safhada olan bir sektör. Bu sebeple de sizin aldığınız tedbirlerin somut olarak bir değere dönüşebilmesi için yerel ve küresel partnerlerinizin de aynı koşullar içinde hareket ediyor olması lazım ki, pandemi krizi esnasında da böyle oldu. Sektör olarak, küresel anlamda ilgili tüm kurumların desteğini gördük. Örneğin sertifika zamanı gelen gemi adamlarının sertifika süreleri, personel değişiminin yapılmaması adına, uzatıldı; havuz zamanı gelen gemilerin havuz bakımları ileri tarihe alındı. Mümkün olduğunca hareketliliği oluşturan nedenler ortadan kaldırılmaya çalışıldı.
Krizin zirvede olduğu dönemlerde ülkelerin de çekinceleri oldu. Gemimizi tahıl taşımasına bağlayıp, yükleme limanına gönderdik. Gideceğimiz ülke belirli tahıl yüklerinin ihracatına, kendi iç piyasasında stok yapmak amacıyla geçici olarak yasak getirince, kontratımızı iptal etmek durumunda kaldık.
Bu süre zarfında kara yolu ve hava yolu, kapanan sınırlar sebebiyle büyük yaralar aldı ve denizcilik sektörünün üzerine daha fazla yük bindi. Bildiğiniz gibi dünya ticaretinin yüzde 90’ı deniz yolu ile yapılıyor. Ancak azalan ticaret hacmi ve düşen petrol fiyatları ile paralel olarak navlunlar da düştü. Pek çok koster ve denizcilik şirketi zararına çalışmak zorunda kaldı. Bazı armatör firmaları gemilerini laid up’a aldı. Denizcilik sektörü için Eylül- Ekim-Kasım-Aralık dönemi sezondur, hareketli bir dönem yaşanır. Geçen yıl bu dönemin Çin’den start veren pandemiye denk gelmesi sebebiyle beklenilen ivme yakalanamadı. Bu dönemin daha sağlıklı geçmesini umuyorum.
Salgına dair bilinmezlik ve belirsizlikler hâlâ ortada duruyor. Siz bu durum karşısında nasıl bir yol haritası belirlediniz?
Pandeminin hayatımıza girişi, bir şok dalgasıydı; ne yapacağımızı bilmeden ve çok hazırlıksız yakalandık ancak aylardır bu salgınla yaşıyoruz. Henüz ortaya net bir çözüm koyamamış olsak da nasıl başa çıkabileceğimiz konusunda birtakım fikirlerimiz var artık. O nedenle de ikinci dalganın ilki kadar yıkıcı olmayacağını umuyorum. Yine de normalleşme ile rayına girmeye başlayan ihracatta ve dolaşımda daralmalar yaşanacaktır. Mart, Nisan dönemindeki gibi bir kapalılık sadece işletmeleri değil, ülkeleri de büyük bir yıkımın eşiğine getirir. Bu sebeple de ülkelerin de buna daha hazırlıklı olacağı kesin. Ancak değişen dünya koşulları, dijitalizasyon, sürdürülebilirlik ve değişen tüketici davranışları gibi kritikler göz önünde bulundurularak, ileriye dönük bakış açıları oluşturmakta fayda var.
Bu kritiklerin sektör üzerindeki etkileri neler olur sizce?
Pandemi sürecinde hayatımıza internet ofis girdi. Aslında hayatlarımızın dijitalleşmesi, benim hiç hoşuma gitmedi. Biz, sosyal varlıklarız. Kişisel tanışıklık, sohbet, yüz yüze iletişim hoşuma gidiyor. İnsan olduğumu anlıyorum. İşlerimizin internet üzerinden iletişimsiz yapılması bana göre değil. Ancak gelişen teknoloji ile işlerin hızlı ilerlemesi ve pratikleşmesi söz konusu olacaktır, muhakkak. İngiltere’de I. Sanayi Devrimi olduğunda fabrika işçileri makineleri kırdı. Eski köye yeni adet getirmek zordur. Bizim tek yapabileceğimiz, teknoloji ne tarafa evriliyorsa, kendimizi o tarafa adapte edebilmek.
İşin sürdürülebilirlik tarafına gelecek olursak; açıkçası denizcilik sektöründe son yıllarda yapılan gemiler büyük oranda yeni teknolojiler kullanılarak, çevresel hassasiyetlere uygun şekilde üretiliyordu. Ayrıca, bunu artık tüm sektörler nezdinde bir zorunluluk olarak değil, sıradanlık olarak kabul etmeliyiz. Fakat sektördeki çevreci uygulamaları şöyle okumak lazım; ekonomik sürdürülebilirlik olmazsa, çevresel sürdürülebilirlik zor şekilde devreye alınıyor. Bunu IMO’nun bu senenin başında uygulamaya koyduğu regülasyonlarla örnekleyebiliriz. Burada itiraz edilen çevresel etkiler değil, ekonomik yüklerdi. Denizcilik sektörü 2008 krizinden bu yana devam eden birtakım mali zorluklar yaşıyor. Buna rağmen, bu yeni regülasyonlara hızlı bir şekilde adapte olduk. Bu noktada devletlerin ve uluslararası kurumların destekleri ve yaptıkları politikalar önemli. Sektörün tüm aktörleri, denizciliğin çevre performanslarını artırmak için yapılan çalışmalara destek vermeye hazır ama bizim de desteklenmemiz lazım.
Sektör Doğru Tanıtılırsa Kadın Sayısı Artar
Denizciliğin saha alanında kadın çalışan sayısı az olmakla beraber, kara ve operasyonel tarafta bu sayı her geçen gün artıyor. Kadının lojistik ve denizcilik sektörü içinde yoğun şekilde var olmasını nasıl okuyorsunuz?
Dünya nüfusunun yaklaşık yarısı kadın olduğuna göre, tüm sektörlerde dengeli bir şekilde kadının yerini almasını bekleriz. Denizcilik ve lojistik, bazı mesleklere göre “eril’’ olarak tanımlanıyor. Geçmişe göre sektörümüzde karada çok daha fazla kadın çalışan görmekte olduğumuz halde, erkek sayısı ile kıyaslanamayacak kadar az seviyede. Gemilerde yaşam şartları daha zor olduğundan ve çoğunlukla erkek çalışan olmasından dolayı, kadının gemilere çıkma ve tercih edilme oranı çok az. Bunun sektörün doğru tanıtılamamasından ve farkındalık yaratılamamasından kaynaklı olduğunu da düşünebiliriz. Kadın erkek ayrımı yapılmadan, işi ehline verip, fırsat eşitliği sağlamak, her iki tarafa da kazanç sağlar. Cinsiyet gözetmeksizin, verimlilik ve fayda üzerinden bir analiz yapılmalı.
Sektörümüzde çok fazla üst düzey kadın çalışan mevcut değil. Zaman içinde daha denizci bir ülke olabilir ve denizciliği tanıtıp, deniz sevgisini yayabilirsek, daha fazla kadının bu alanda meslek tercihi yapacağını düşünüyorum.
Bir dönem Gemi Brokerleri Derneği’nin başkanlığını yaptınız. Şu an dahil olduğunuz kurum veya STK’lar var mı?
Şu an Gemi Brokerleri Derneği’nin üyesiyim. Koster Armatörleri ve İşletmecileri Derneği KOSDER’in yönetiminde yer alıyorum. Deniz Ticaret Odası’nda meclis üyesiyim. Bunun yanında Kasımpaşa Çocuk Yuvası ve Spor Gönüllüleri Derneği’nin yönetim kurullarında yer alıyorum. İş hayatımın yanında farklı sosyal sorumluluk alanlarında da etkin bir şekilde görev almaya çalışıyorum. Derneklerde gönüllülük esastır. Tecrübemizi ve emeğimizi farklı alanlara taşıyıp, faydalı olabilirsek, bir iki kişinin dahi hayatına dokunabilirsek, ne mutlu bize.
Son yıllarda hızla artan kadına şiddet konusunu da yönetiminde yer aldığım bir derneğimiz ile beraber ele almak için bazı çalışmalar içine girdik, şu an taslak aşamasındayız. İşin eğitsel tarafına nasıl dokunabiliriz, kadına yönelik farkındalığı, dahası şiddetsiz toplumu nasıl yaratabiliriz başlıkları üzerinde duruyoruz.
Gerçek ve Sanal Birliktelikli Bir İşleyiş Modeli Kurguluyoruz
Lojistik dünyasının başarılı kadın yöneticilerinden Alışan Lojistik Yönetim Kurulu
Lojistiğin Değişimi ve Çağdaş Dönüşümü
Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Uluslararası