Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölüm Başkanı Prof. M. Hakan Keskin, “Lojistiğin Değişimi ve Çağdaş Dönüşümü” makalesiyle Argemonia‘nın 15. sayısına konuk oldu. Keyifli okumalar!
Milenyumun ilk çeyreğinin geride kaldığı günümüzde, lojistiğin çağdaş biçimine nasıl dönüştüğünü bilmek önemli ama önce lojistiği tanımlamak gerekiyor. Neden, çünkü artık çok daha fazla duymamıza rağmen, lojistik ne diye sorsak, çok farklı yanıtlar alıyoruz. Nasıl bir şey bu lojistik? Taşımacılık mı? Ya da sokaktaki insanımızın çoğunun söylediği gibi kamyonculuk mu? Elbette değil. Lojistik taşımacılıktan çok daha fazlası. Üstelik, uluslararası ticaretinin yüzde 90’dan fazlası denizlerde yapılıyor. Son 20-30 yıldır çok gündemde olmadığı için lojistik yeni bir şeymiş algısı da oldukça yaygın. Ancak bu doğru değil. Lojistik çok eski, kadim bir şey. Onsuz olmuyor. Soluduğumuz hava gibi olmayınca hatırlıyoruz lojistiği. Yaşayan her varlık gibi insanoğlu da var olduğundan beri hayatta kalabilmek varlığını sürdürmek için lojistiğe ihtiyaç duyuyor. Lojistiğin insanlık tarihi kadar eski olmasının nedeni de bu.
Lojistiğin yeni bir kavram olmadığını gösteren başka birçok kanıt var. Büyük İskender’i ‘büyük’ yapan da lojistik. İskender’in Makedonya’dan başlayan yolculuğunun ilk durağı Anadolu topraklarıydı. Meşhur Gordion düğümü olayı Polatlı’da geçmişti. Sonra Mısır, ardından İran. O dönemde Persler çok güçlü. Dünyanın en büyük İmparatorluğu’na sahipler. İran’dan sonra ver elini Hindistan, 240 km genişliğindeki Hindu Kush (yerel dille Ölüm Vadisi) vadisinden geçti. İskender, kral olduğunda 20 yaşında, öldüğünde 30 yaşındaydı. Tüm bunları 10 yıl içinde yaparken turist olarak gezmiyordu. Savaşarak ve dönemin en güçlü ordularını yenerek ilerliyordu. Ordusunun ‘Goratex Botları’, ‘Hummer Araçları’ yoktu. Üstelik doyurulması oldukça güç filleri vardı. Ancak başardı. Binlerce kişiden oluşan ordusunu da doyurmayı başardığı için İskender, ‘Büyük’ İskender oldu.
Bahsedilen örnekte görüldüğü gibi, tarihe geçecek başarıların anahtarı lojistik. Bundan şüphe yok. Örnekleri çoğaltmak mümkün ancak lojistiğin geçmişi hakkında fikir vermesi adına bu örnekler yeterli sanırım.
Lojistiğin Çağdaş Biçimine Dönüşmesi
Lojistiği en belirgin özelliğinin, sürekli değişen yapısı olduğunu belirtmekte fayda var. Birkaç on yıl önce hayatımızda yaşanan siyasi sosyal ekonomik ve teknolojik değişime lojistik de uyum sağladı. Peki bunlar neler? Bunlar arasında en etkili olanlarına kısaca değinelim;
Günümüz lojistiğinin biçim değiştirmesinin baş sorumlusu bilginin pratiğe dönüştüğü, ete kemiğe büründüğü teknoloji. Lojistik operasyonların kullandığı teknoloji sayesinde hem biçim hem de hacim olarak kayda değer değişime uğradı. Teknoloji, bilgisayarların işlem kapasitelerini öncesi ile mukayese edilemeyecek seviyede artırdı. Cep telefonları teknoloji sayesinde oda büyüklüğünden (15×5 cm ebatlarına) pantolonun arka cebine sığacak kadar küçülmüş bilgisayarlara dönüştü. Bu minik bilgisayarlar ile birkaç saniyede dünya kadar ürün bilgisi edinmek veya valiz dolusu para göndermek mümkün. Bunun için bankaların açılmasını resmi dairelerin mesai saatlerini beklemeye gerek kalmadı. Bunlarla lojistik stokları hakkında bilgi alabiliyoruz.
Yükümüzün nerede olduğunu gerçek zamanlı takip edebiliyoruz. Çok uluslu operasyonları binlerce kilometre mesafeden yönetebilir hale gelince lojistik ağları da dünyanın çok uzak noktalarına pazar dinamiklerine göre dağıldı. Meksika’daki, Güney Kore’deki, Katar’daki fabrikalarda üretilen ürünleri Arjantin’deki, Romanya’daki ve Japonya’daki DC (dağıtım depoları)’den evin oturma odasından internet üzerinden sipariş veren müşterilere gönderebilir hale geldi.
Lojistik yüksek teknoloji desteğinde üretilen gemi, kamyon, vinç, depo ekipmanı gibi araç ve gereçler kullanmaya başladı. Orta ölçekli bir ülkenin dış ticaret hacmi kadar yükü bir seferde taşımaya başlayınca birim taşıma maliyetleri düştü.
Değişimin tek nedeni teknoloji değil elbette. Lojistiğin evirilmesinin başka nedenleri de var;
- 1989’da Berlin duvarının yıkılması: Soğuk savaşın bitmesinin simgesi olan bu gelişmenin iki kutuplu siyasi sistemin sonunu getirmesi beraberinde batı dünyasının tüm küresel ekonomik sisteme hâkim olması.
- Siyasi ve ekonomik iş birlikleri: NAFTA, AB, APEC gibi uluslararası iş birlikleri sayesinde hedef pazarların hacim olarak büyümesi.
- Küresel ekonomik sistem: 18. Yüzyılın sonrasında Adam Smith ile başlayan serbest ticaret söylemlerinin 1950’lerden sonra hayata geçirilmesinin mümkün olmasıyla ulusal sınırların ticaret önünde engel olma niteliğini yitirmesi.
- Çok uluslu işletmeler: Çok uluslu işletmelerin sayılarının, fonksiyonlarının ve iş hacimlerinin artması, okyanusları ve ulusal sınırları aşan lojistik destek sistemlerine ihtiyaç duymaları ile birlikte, önceleri yeterli olan amatör lojistik destek sistemleri yerine profesyonel tedarik çözümlerine ihtiyaç duymaya başlamaları.
- Küresel rekabet baskısı: Yukarıda sıralananların etkisiyle üreticilerin dünyanın hemen her yerindeki tüm pazarlara ulaşma imkânına kavuşmaları, bununla birlikte işletmelerin kendilerinden çok uzaklarda üretim yapan rakiplerinden daha düşük maliyetle, daha kaliteli ve daha hızlı üretmek için profesyonel lojistik destek sistemleri geliştirmek zorunda kalmaları.