Lojistik, Ar-Ge ve İnovasyon Atağına Geçiyor
  • Ağustos 4, 2022
  • Blog

Paris Anlaşması ile sera gazlarının azaltılması yönünde dünya alarma geçti. Dönüşümü ateşleyen ise küresel iklim krizi oldu. Pandemi ve dünya genelinde yaşanan doğal afetler, şirketlerin de çevre konusundaki hassasiyetini artırdı.

Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın uygulanmasına yönelik “Fit for 55” mevzuat paket teklifi, geçen Temmuz ayında açıklandı. Avrupa Birliği’ne yapılacak ihracata ilave vergi yükümlülüğü getirilmesini öngören Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) başta olmak üzere söz konusu teklifte, Türkiye’yi önemli ölçüde etkileyecek pek çok yasal düzenleme yer aldı. Yeni pakette, AB Emisyon Ticareti Sistemi’nin sıkılaştırılarak deniz ve kara ulaşımına yansıtılması, sınırda karbon düzenlemesi, yenilenebilir enerji kullanımının artırılması, daha fazla enerji verimliliği, düşük emisyonlu ulaşım modlarının ve bunları destekleyecek altyapı ve yakıtların daha hızlı kullanıma sunulması gibi konular ön plana çıkıyor.

Bu da beraberinde motorlu araçlarda fosil yakıt kullanıma 2035 itibarıyla son verilmesi, vergilendirme politikalarının Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) hedefleriyle uyumlu hâle getirilmesi ve benzeri birçok önlemin uygulamaya alınmasını barındırıyor. Ancak lojistik sektörü yalnızca bunlardan etkilenmiyor. Türk lojistik sektörünü yakından ilgilendiren son gelişme, İstanbul Sanayi Odası’ndan (İSO) geldi. Sürdürülebilirlik yetkinliklerini artırmak amacıyla İSO’nun hazırladığı rehberlerden sekizincisi “Kara, Deniz Taşıtları ve Yan Sanayi” sektörü için açıklandı. Bu da tüm sektörlerin sera gazı salınımının azaltılması için uçtan uca çözümlerin üretildiği küresel ticarette, Türkiye’nin ciddi bir atağına geçtiğinin de bir göstergesi oldu.

Geçiş Dönemi 2023’te Başlıyor

Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM), taslak düzenlemeye göre ilk etapta demir-çelik, çimento, gübre, alüminyum, elektrik sektörünü ilgilendiriyor gibi dursa da aslında temelde lojistik sektörünü birebir ilgilendiriyor. SKDM’nin devreye alınması 2023-2025 yılları arası geçiş dönemini kapsıyor. Bu aşamada söz konusu mal gruplarını kapsayan ürünleri ithal eden AB menşeli ithalatçılar herhangi bir ödeme yapmayacak, sadece ithal edilen ürünlerde bulunan emisyonlar bildirilecek.

2026 yılında başlayacak uygulama döneminde, AB ithalatçılarının ulusal makamlara kayıt yaptırdığı ürünlerde bulunan emisyonlara karşılık sertifikalar satın almaları söz konusu. Sertifikaların maliyeti, haftalık Emisyon Ticareti Sistemi fiyatlarına dayalı olarak €/ton CO2 bazında hesaplanacak. Sistemin yeni sektörleri kapsayıp kapsamaması da komisyon tarafından değerlendirilecek.

Emisyon Azaltımı Her Alanda Mühim

Taşımacılık hem ürün yönü (downstream) hem de ham madde yönünde (upstream) yer aldığı için ulaşımdan kaynaklanan emisyonlar, ithal mallar için önem teşkil ediyor. Aynı zamanda iklim değişikliği ile mücadelede de azaltım hedefleri öne çıkıyor. Uzmanlar iklim değişikliği ile mücadelede emisyon azaltımı hedeflerinde taşımacılıktan kaynaklanan emisyonlar için bütünsel bir yaklaşımın önemini vurguluyor. Ayrıca tesislerdeki elektrik kullanımından kaynaklanan emisyonla dolaylı emisyonların daha fazla sektöre yayılması gerektiğinin altını çizen sektör temsilcileri, emisyon azaltımı için de bu konunun fayda sağlayacağını söylüyor.

Geçiş dönemi için lojistik sektörünün ileri gelen firmaları ise çoktan karbon düzenlemesi için hamle yapmış durumda. Sektör, gelecek dönem için odağına dijitalleşme, inovasyon ve sürdürülebilirlik alanlarını almaya başladı. Dönüşüm süreçlerini yönetmek adına çalışmaların etkin bir şekilde izlenebilmesi, yönetilebilmesi ve operasyonel verimliliğin üst seviyelere taşınması bu anlamda mühim. Zira lojistik sektörü dünyasının ileri gelen oyuncuları AR-GE ve inovasyon atağına geçmiş durumda!

Lojistik Altyapının Geliştirilmesi Rekabeti Artıracak

İstanbul Sanayi Odası (İSO), bünyesindeki 55 meslek komitesinin gruplandığı 10 ayrı sektör için küresel pazarda yüksek katma değer üretmek ve sürdürülebilirlik yetkinliklerini artırmak amacıyla hazırladığı rehberlerden sekizincisini “Kara, Deniz Taşıtları ve Yan Sanayi” sektörü için açıkladı. Lojistik sektörünü de yakından ilgilendiren söz konusu rapor, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın sektöre sunduğu fırsatlar ve tüm tedarik zincirinin değişen ekosistemi içinde gelişiminin sağlanmasına odaklanıyor. Raporda aynı zamanda Türkiye’nin rekabetçiliğinin kuvvetlenmesi için lojistik altyapının geliştirilmesinin kritik bir konu olduğuna vurgu yapılıyor.

Ulaşım Şekillerinde Emisyon Önemli

Lojistik, bugün ithalat ya da ihracat yapan firmaların tamamını ilgilendiren önemli bir konu. Raporun “Sürdürülebilirlik Öncelikleri-Çevre” başlıklı bölümünde, otomotiv sektörü merkeze alınarak açıklamalarda bulunuluyor. Türkiye’nin otomotiv ihracatının yüzde 80’lik diliminin AB ülkelerine yönelik olduğunu baz alan raporda özellikle AB’de AYM ile yapısal değişiklikler ve dış ticarette getirilecek yeni kuralların sanayi tarafından yakından takip edilerek adımlar atılmasının önemi anlatılıyor. Sektörün küresel boyutta rekabetçi sürdürülebilirlik yetkinlikleri kazanması ve korumasının, ülke rekabetçiliği açısından da değerli olduğu açıklanıyor. Raporda, çevre dostu bir ulaşım şekli olarak nitelendirilen deniz yolu ulaşımında emisyon salınımının azaltılmasına ihtiyaç duyulduğu anlatılırken artan deniz ticareti ve ekonomik büyüme, fazlalaşan enerji tüketimi, çevre dostu gemi talebi, LNG yakıtlı motorlar ve nakliye hizmetleri nedeniyle küresel gemi inşa pazarının gelecekte büyümesinin beklendiği ifade ediliyor.

Ayrıca Avrupa havacılık sektörünün Paris Anlaşması ve AYM’ye dayanarak AB, Birleşik Krallık ve Avrupa Serbest Ticaret Birliği’nden kalkan tüm uçuşların 2050 yılına kadar net sıfır CO2 emisyonu ile gerçekleşmesinin öngörüldüğü notu da raporda paylaşılıyor.

Fit for 55 yeşil pakette ilk belirlenen sektörlere ek olarak deniz ve kara ulaşımı da AB Emisyon Ticareti Sistemi kapsamına dahil edildi.

Nitelikli İş Gücü

“Kara, Deniz Taşıtları ve Yan Sanayi” alanında yayımlanan sürdürülebilirlik raporunda diğer dikkat çekilen husus ise nitelikli iş gücü konusunu oluşturuyor. Raporun “Sürdürülebilirlik Öncelikleri-Sosyal” başlıklı bölümünde teknolojik gelişmeler, dijital dönüşüm, artan kalite ve verimlilik ihtiyaçları ile rekabet koşulları gibi nedenlerle yetkin, nitelikli ve kalıcı çalışanlara ihtiyaç duyulduğu belirtiliyor. Sektörün en önemli rekabetçilik unsurlarından nitelikli iş gücünün korunması ve geliştirilmesinin öncelikli konulardan biri olduğu, beceri açığını ele almak için uyum mekanizmalarının devreye alınması, çalışanların potansiyellerini ortaya çıkarabilecekleri süreçler tasarlayıp sürekli gelişimleri için fırsat ve ortam sunulması gerektiği ifade ediliyor.

Sektör çalışanlarına güvenli ve sağlıklı çalışma koşulları sunmanın, sorumlu satın alma ve tedarik zinciri izlenebilirliğini artırarak değer zincirindeki insan hakları ihlallerinin ve olumsuz çevresel etkinin önüne geçebilmenin ve operasyonel mükemmellik, çeşitlilik ve kapsayıcılığın önemi vurgulanıyor.

İş Dünyasındaki Farkındalık

Yeşil büyüme politikaları, yıkıcı teknolojik gelişmeler, satın alma gücündeki değişim, gelişmekte olan pazarlarda hızlı kentleşme ve tüketici davranışlarının değişmesi gibi bir dizi küresel trendin sektörün dinamiklerini değiştirecek faktörler yarattığı hususuna dikkat çekilen raporda bağlantılı araçların artışı, otonom sürüş, paylaşımlı mobilite, elektrikli araçlar ve alternatif yakıtlı araçlar, AR-GE ve ÜR-GE faaliyetlerinin öne çıktığı ifade ediliyor. Benzer şekilde yakıt verimliliği yüksek, hidrojenle çalışan ve hibrit uçakların geliştirilmesi, gemi sektöründe dijitalizasyon ve otomasyonla tüm tedarik zincirinde enerji verimliliği sağlanması gibi konuların önem kazandığına dikkat çekiliyor.

Kara, Deniz Taşıtları ve Yan Sanayi Özelinde Öne Çıkan Konular

  • Fosil yakıtlara olan bağımlılığın azaltılması için düşük ve sıfır emisyonlu araçlara sahip yenilenebilir ve düşük karbonlu yakıtların kullanımının artırılması,
  • 2030’a kadar en az 30 milyon sıfır emisyonlu aracın trafikte olması,
  • 2050’ye kadar tüm Avrupa’da otomobiller, otobüsler, tırlar ve kamyonların sıfır emisyonlu olması,
  • Ulaşımda otomobiller, kamyonlar, tırlar ve otobüsler için emisyon standartlarının sıkılaştırılması (İçten yanmalı motorlu araçlar için çok katı hava kirletici emisyon standartları getirilmesi),
  • Alternatif Yakıtlar Altyapı Direktifi’ni gözden geçirerek daha fazla şarj istasyonu ile elektrik ve hidrojenin kullanılabilirliğinin artırılması,
  • Sektöre karbonsuzlaşmayı sağlayacak inovatif ürün çalışmalarına odaklanılması,
  • Yenilenebilir enerji kullanımının artırılması.

Türk Lojistik Sektörü Nasıl Etkilenir?

Avrupa Yeşil Mutabakatı hedefleri doğrultusunda sanayiden tarıma, ulaştırmadan enerjiye kapsamlı bir dönüşüm gerçekleşecek. AB Komisyonu’nun çevreci araçları ve alternatif yakıtları destekleme kararı alması da lojistikte önemli bir üs olan Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Bundan sonraki süreçte sektör, altyapı dâhil olmak üzere düşük ve sıfır emisyonlu araçlarda yatırıma odaklanacak. Çevreyi daha az kirleten taşımacılık modları öne çıkacak. Alternatif yakıtların üretimi ve yayılması desteklenecek.

Lojistik, Fit for 55’in merkezinde

Sürdürülebilirlik süreçleri ile ilgili görüşlerini bildiren Globelink Ünimar İcra Kurulu Komite Üyesi Koray Çıtak: Geçen yıl, sadece iş dünyasında değil günlük yaşamımızda da herkesin en çok konuştuğu konu, hiç şüphesiz iklim kriziydi. Toplumda çevre kirliliğine dair farkındalığın yükselmesi, yeşil dönüşümü şirketlerin önceliği hâline getirdi. Tabi bunda ülkemizin en büyük ticaret partneri AB’nin bu konudaki katı tutumu ve açıkladığı paketlerin de etkisi var. Bildiğiniz gibi Avrupa Birliği, 2050’de karbon nötr hâle gelme hedefine yönelik olarak bir dizi iklim değişikliği yasası çıkarılacağını açıklamıştı.

AB üyesi 27 ülke ve Avrupa Parlamentosu tarafından onaylanmak üzere 10’dan fazla yasa tasarısı açıklandı. Öneriler arasında uçak yakıtlarının vergilendirilmesi, petrol ve dizel araçların 2035’e kadar yasaklanması gibi yaptırımlar da bulunuyor. “Fit for 55” paketinde ise sektörümüzü yakından ilgilendiren tedbirler söz konusu. AB’nin mevcut Emisyon Ticaret Sistemi, deniz ve hava yolu gibi yeni sektörleri kapsayacak şekilde genişletildi. Karbon sınır vergisi olarak çelik ve beton gibi ürünlerin ithalatı için AB dışındaki imalatçılara daha fazla vergi uygulanması söz konusu ve bu durum, ürünleri taşıyan lojistik sektörünü de yakından ilgilendiriyor.

AB limanlarına yanaşan 5 bin tondan büyük gemilerin, emisyon sistemi kapsamında kirlilik izinlerini satın almaları gerekecek. Bu nedenle, firmaların tedarikçi seçiminde öncelikler, AB’nin belirlediği yeşil standartlara doğru kaymaya başlayacak, hatta başladı diyebiliriz. Çünkü geçiş süreci gelecek yıl başlıyor.

Yaptırımlar bir sektör veya ürün grubuna uygulanacak gibi görünse de tüm tedarik zincirini etkileyecektir. Bu açıdan en küçük nakliyecisinden liman operatörüne kadar herkesin yeşil dönüşüme hazır olması gerekiyor. Aksi hâlde yeni vergiler ve ekstra maliyetlerle karşılaşabilirler ki zaten standartlara hazır olamayan firmaların taşıma yapabilmeleri de pek mümkün olmayacak.

Globelink Ünimar olarak, AB tarafından iklim değişikliğine yönelik açıklanan her bir paketi ve sektörlerimizin dönüşüm süreçlerini yakından takip ediyoruz. Biz de tedarikçi seçimimizde kriterlerimizi bu çerçevede yapıyoruz. Globelink Ünimar olarak AB Yeşil Mutabakatı’na şimdiden hazır olduğumuzu gururla söyleyebilirim.

advanced divider

PAYLAŞ:

Her sayısıyla lojistik sektörünün güncel konularını okuyucuları ile buluşturan Argemonia’nın tüm sayılarına aşağıdaki linkten ulaşabilir, en güncel konuları Blog sayfamızdan takip edebilirsiniz.

    Ağustos 28, 2024

    Stevedoring Nedir? Bilinmesi Gerekenler Nelerdir?

    Eski dönemlerden beri en yaygın ulaşım ve taşıma yöntemlerinden

    Deniz Taşımacılığında Doğru Lojistik Firmasının Önemi
    Temmuz 5, 2024

    Türkiye’den Denizyolu ile Maden Taşımacılığı Rehberi

    Türkiye, gittikçe artan maden çıkarma kapasitesi ile küresel maden