Hong Kong’un tam anlamıyla Hong Kong olduğu zaman 1 Temmuz 1997 tarihine dayanıyor. Hong Kong olamamasının nedeni ise, İngiltere-Çin arasında yapılan Nanking Anlaşması’yla 1842’de adanın İngiltere’ye verilmesi. Sömürge ülkelerine bir yenisini ekleyen İngiltere artık Çin kültürü ve ekonomisiyle daha yakından ilgilenecekti. Elbette bu durum Hong Kong’un da İngiliz dili ve kültürüyle daha iç içe olacağı anlamına geliyordu. Ancak İkinci Dünya Savaş’ında yaşanan Japonya durumu işi riske attı. Savaş sırasında Hong Kong’u ele geçiren Japonya, 1945 yılında adayı İngiltere’ye geri verdi. Bu kısa zamanlı al-ver döneminden sonra İngiltere, Çin’i tanımaya başladı ve Hong Kong’un da ekonomik hayatı daha da iyileşmeye başladı.
Dünya çapında büyük ekonomilere sahip olan ülkelerin fiziksel sömürgecilikten yavaş yavaş çekildiği ve ülkelerin kendi bağımsızlığını ilan ettiği yıllarda İngiltere de Çin ile anlaşma masasına oturdu. Yapılan konuşmalar ve tartışmalar sonucunda Hong Kong, Özel İdari Bölge ilan edildi. “Tek Ülke İki Ayrı İdari Sistem” çerçevesinde şekillenen Hong Kong, iç işlerinde kendi bağımsızlığını sağlasa da dış işleri ve savunma konularında Çin’e bağımlı hale geldi. Böylece yıllar boyunca sömürge ülkesi olarak hafızalarda yer eden Hong Kong, 1 Temmuz 1997’de küllerinden yeniden doğdu.
Uyumayan Ekonomi
Yaklaşık bin metrekarelik alana sahip olan ada, 7 milyonluk bir nüfusun yükünü taşıyor; yani kilometre başına bin 108 kişi düşüyor. Dağlık arazinin de fazla olduğunu düşünürsek, şehirde yapılaşma dikey binalarla destekleniyor. Küçük yaşam alanlarına sahip olan şehirlilerin bazıları 10 metrekarelik alanlarda yaşıyor. Bu kadar yoğun şehir planına sahip olan Hong Kong’ta kış ayları da pek iç açıcı geçmiyor. Gökdelenli yapıların sık konumlandırılmasından ötürü şehirde hava kirliliği pik yapıyor. Hatta öyle ki, 2018 kışında, partiküler madde seviyelerinin maksimum kabul edilebilir düzeyin sekiz katına ulaştığı gözlemlendi.
Peki, neden bu kadar kalabalık? Özel İdari Bölge olan Hong Kong için Çin’in kendi içerisinde gerçekleştiremediği kapitalist faaliyetlerin gerçekleştirildiği yer diyebiliriz. Dünyanın en önemli finans noktası olan Hong Kong, dünya paralarının döndüğü şehirlerden biri. Haliyle şehir uyumayan küresel bir ekonomiye sahip ve dünyanın dört bir yanından insanlar yaşamak ve çalışmak için buraya geliyor.
Yeni İş Kurmak İsteyenlerin Ülkesi
Start-up firmalarının gelmek istediği bir şehir aynı zamanda Hong Kong. Dünya pazarına giden bağlantıların içinde olması, ulaşım kolaylıkları, bilişim teknolojilerinin varlığı, insan popülasyonundaki çokluğun iş gücüne de yansıması gibi sebepler yeni iş kurmak isteyenlerin ilgisini çekiyor. Şehirde iki binden fazla start-up şirketi bulunuyor. Açılan şirketler ise genellikle teknoloji, e-ticaret, lojistik ve sağlık alanında faaliyet gösteriyor. Aynı zamanda Silikon Vadisi gibi teknoloji şirketlerine ayrılmış bir bilim parkı da bulunuyor ülkede. Son zamanlarda Avrupalı start-up şirketlerinin artışı da göze çarpıyor. Son on yılda Avrupa’dan Hong Kong’a göç eden şirketlerin sayısı 450’yi geçiyor.
Dışarı Bağımlı ama Güçlü Ekonomi
Hong Kong ekonomisinin daha da iyileşmesi 2003 yılında Çin ile yapılan düzenlemeye dayanıyor. CEPA (Closer Economic Partnership Arrangement) ile Çin ve Hong Kong ekonomisi bütünlük kazandı. Hong Kong’a tanınan öncelikler sayesinde ikili arasında serbest ekonomi canlanmaya başladı. Kısacası, Çin’in içerisinde yer alan bir bölge olan Hong Kong, aslında ekonomisinin gücünü de yine Çin’den alıyor.
Serbest pazar ekonomisine sahip olan Hong Kong’un ekonomi hayatı uluslararası ticarete oldukça bağımlı bir şekilde seyrediyor. İthal ürünlerden vergi alınmaması ve sert alkollü içecekler, tütün, hidrokarbon ve metil alkol hariç diğer ürünlerin hiçbirinden özel tüketim vergisi alınmaması Hong Kong’u cazip kılan unsurlardan. Ancak fazlasıyla dış ticarete ve yatırıma olan bağımlılığı, bölgeyi bir küresel krizde güçsüz hale getiriyor. Ticaretin yanı sıra finans, lojistik ve turizm de Hong Kong ekonomisine büyük katkısı olan sektörler.
Bölgede dağlık arazilerin fazlalığı, tarım faaliyetlerinin önündeki en büyük engel. Yüzde 0.1 oranında gösterilen tarımsal faaliyetler bölgenin ihtiyacını karşılayamıyor. Kendi meyve ve sebzesini yetiştiremeyen Hong Kong, gıda ihtiyacının çok büyük bir kısmını ithal ediliyor; gıda sağlayıcı ülkelerin başında da Çin ve ABD geliyor. Hong Kong bir ada olduğu için yine temiz su kaynakları yeterli değil ve suyun neredeyse yüzde 85’lik kısmını Guandong bölgesinde bulunan Dongjiang kentinden alıyor. Musluk suyu kullanımında da hijyenik olarak sorun çıkabileceği için bölge yerlileri musluk suyunun kaynatılarak içilmesini tavsiye ediyor.
Elektronik Ürünler İhracatın En Büyük Payını Alıyor
Vergisiz ithalat, güçlü ulaşım altyapısı ve Asya’nın en önemli limanlarından biri olan Victoria Limanı’na sahip olması, Hong Kong’un ithalat ve ihracatını kolaylaştıran etkenlerden. 2018 yılı verilerine göre 797 milyar dolar değerindeki ihracatın yüzde 54.4’ünü elektronik ürünler ve makinalar oluşturuyor. Teknolojiyi geliştirip ürüne çeviren Hong Kong, Türkiye gibi elektronik ürün ihtiyacı olan ülkelere ihracatını gerçekleştiriyor. Sıralamanın devamında yüzde 13 ile bilgisayar gibi makinalar yer alırken, yüzde 12 ile altın ve değerli metal ürünler ve sağlık ekipmanları da Hong Kong’un ihraç ettiği önemli ürünler arasında yerini alıyor.
Geniş Lojistik Ağ
Hem katma değer hem de istihdam sayısı açısından, ticaret ve lojistik endüstrisi Hong Kong’daki dört ana ekonomik sütun (turizm, finans, ticaret ve lojistik) arasında en büyüğü. 2017 verilerine göre ticaret ve lojistik, kentin GSYİH’sının yüzde 22’sini kapsıyor ve 727 bin 500 kişiye istihdam sağlıyor. Hong Kong Uluslararası Havaalanı (HKIA), 2006’dan beri her yıl dünyanın en işlek uluslararası kargo taşımacılığı havalimanı olarak gösterilirken, 2018 yılında toplam kargo hacminde (havayolu dahil) 5,1 milyon ton ile yeni bir rekora imza attı. Hong Kong Limanı, 2018’de dünyanın en işlek yedinci konteyner limanı olup, Asya’nın Şangay’dan sonra en yoğun 2. limanı. Hong Kong’un lojistik anlamda bu kadar üst sıralarda yer almasının nedeni de stratejik konumu ve birinci sınıf altyapısı. Dünyanın yarı nüfusunun beş saatlik bir uçuşla varabildiği Hong Kong’da günde yaklaşık 1.100 uçuş gerçekleşiyor. Havalimanının sahip olduğu taşıma kapasitesi yıllık 7 milyon ton. Ayrıca, bitimi 2024 yılında tamamlanacak olan Üçüncü Pist Sistemi ile (3RS) hem yolcu hem de taşımacılık kapasitesinin artırılması planlanıyor.
Globelink Ünimar, Hong Kong’da da Hizmet Veriyor
Globelink Ünimar, Asya Bölgesi’nin tamamında olduğu gibi Hong Kong’da da güçlü acente ağı sayesinde hem denizyolu hem de havayolunda, ithalat ve ihracat yüklemelerinde hizmet veriyor.