Yeni Altyapı Projeleri ve Fırsatlar

Piri Reis Üniversitesi İİBF Dekanı Prof. Dr. A. Zafer AcarYeni Altyapı Projeleri ve Fırsatlar başlıklı makalesi ile Argemonia’nın 22. Sayısına konuk oldu.

Avrupa Komisyonu ve Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi’nin duyurduğu Küresel Geçit (Global Gateway), iklim değişikliği ve çevrenin korunmasından sağlık güvenliğinin iyileştirilmesine, rekabet gücünün ve küresel tedarik zincirlerinin artırılmasına kadar en acil küresel zorlukların üstesinden gelmek için insanlık ve dünyamız için çalışan sürdürülebilir ve güvenilir bağlantıların odağa alındığı bir Avrupa stratejisidir.

Yapılan açıklamalarda Küresel Geçit projesinin sadece AB’nin kendi çıkarları değil AB ortaklarının ihtiyaçlarının da göz önüne alınarak yürütüleceği ve bu bağlamda kalıcı bir küresel toparlanmayı desteklemek için 2021 ile 2027 arasında 300 milyar Euro’ya kadar erişebilecek bir yatırımın harekete geçirilmesinin hedeflendiği belirtilmiştir.

Burada proje çerçevesinde vurgu yapılan AB ortaklarının ihtiyaçları ifadesi aslında tek taraflı düşünceden birlikte büyümeye doğru evrilen önemli bir bakış açısı değişikliğini ifade etmektedir. Bu değişim başta aynı kıtadaki komşular olmak üzere AB ilgi sahasındaki tüm ilişkideki ülkeleri AB ve diğerleri diye ayrım yapmadan ortak stratejik çıkarlar doğrultusunda çalıştığında sürdürülebilir bir büyüme ve kalkınmanın sağlanabileceğinin anlaşıldığını da ortaya koymaktadır.

Küresel Geçit Projesi Neyi Amaçlıyor?

Birçok kaynağın ifade ettiği üzere bu proje, Çin’in 2013 yılında ilan ettiği Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) projesine stratejik bir yanıt olup, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in bu projenin ABD Başkanı Biden tarafından ilan edilen Build Back Better World projesiyle aynı ilkeler üzerine inşa edildiğini ve AB’nin demokratik değerleriyle uyumlu, en yüksek sosyal ve çevresel standartlara saygılı, kaliteli altyapıya yapılan akıllı yatırımları destekleyeceklerini ve bu bağlamda yatırım yapılacak ortak girişim projelerinin karşılıklı olarak belirleneceğini ifade etmiştir. Bu proje ile özellikle Avrupa bölgesindeki finansal fonlar bir araya getirilerek devletlerin zaman zaman siyasi amaçlara hizmet eden planlarının rotasına girmeden ve altyapı yatırımları için Çin’den kredi almadan Avrupa’nın bir bütün olarak kalkındırılması amaçlanmaktadır.

Küresel Geçit projesi ile kalıcı bir küresel toparlanmayı desteklemek için 2021 ile 2027 arasında 300 milyar Euro’ya kadar erişebilecek bir yatırımın harekete geçirilmesi hedefleniyor.

Bu ihtiyaç özellikle Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri tarafından daha önce de hissedilmişti. Bu ülkelerdeki genç nüfus iş bulma ümidiyle Batı Avrupa ülkelerine göç edip ülkede sadece emekliler ve mevcut eski nesil teknolojilerle üretim yapan tesislerdeki işçiler geride kalınca üretim maliyetleri yükselmiş ve ilgili ürünleri Çin ve Uzak Doğu ülkelerinin malları karşısında rekabet açısından dezavantajlı bir konuma sokmuştu. Bununla birlikte mevcut çalışan iş gücü emeklilerin sosyal sigorta giderlerini karşılayamaz hâle gelmişti. Üstelik bazı Batı Avrupa ülkelerinde diğer coğrafyalardan gelenlerle birlikte ortaya çıkan iş gücü fazlası ücretleri yasal sınırlar içerisinde aşağılara çekmişti.

Bu durum, başta ülke gençleri arasında Avrupa Birliği felsefesini zedeleyecek şekilde milliyetçilik duygularının yükselmesine yol açmıştı. Bu olumsuzluklar Çin’in önlenemez ekonomik yayılımına karşın bölgenin Sovyetler Birliği döneminden kalma demode teknoloji ve yetersiz altyapısıyla birlikte ele alınınca 12 Orta ve Doğu Avrupa ülkesi Polonya ve Hırvatistan’ın öncülüğünde bir araya gelerek 2015 yılında Üç Deniz İnisiyatifi isimli bir iş birliğine imza atmışlardı. Ancak bu iş birliği projesi bugüne kadar kaydedilir bir ilerleme gösterememiştir.

Kuşak ve Yol Girişimi Sadece Altyapı Projesinin Çok Ötesinde

Her iki projenin de kendisine tehdit olarak tanımladığı çok aşikâr olan Çin’in günümüzde uluslararası ticarete hâkim durumda olduğu reddedilmez bir gerçekliktir. Bununla birlikte, AB politika yapıcılarının, özellikle AB’nin stratejik çıkarlarının olduğu ülkelerde, BRI projesinin sahip olabileceği geniş kapsamlı etkiden giderek daha fazla endişe duyduğu da çok büyük bir sır değildir. Çünkü BRI projesi salt bir altyapı projesinin çok ötesine geçmektedir. Çin’in bu proje bağlamındaki geniş kalkınma ve yatırım girişimlerinin tüm dünyaya yayılarak Çin’in ekonomik ve politik etkisini önemli ölçüde genişletmesi ve projenin yakın geçmişte doruğa tırmanan ABD-Çin ticaret mücadelesinin odak noktası olması AB’nin Küresel Geçit projesi gibi bir projenin devreye girmesini zorunlu hale getirmiştir.

Çünkü yüzlerce BRI kalkınma ve altyapı projesinden öne çıkan iki önemli altyapı projesini incelediğimizde Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru bağlamındaki altyapı yatırımları, Demir İpekyolu bağlamında ise Çin’den Avrupa’ya teslimat süresini yaklaşık 15 güne indirme başarıları ön plana çıkmaktadır.

Burada elde edilen sürat tedarik zincirleri açısından avantajlı gibi görünmekle birlikte Çin’in zaten ucuz iş gücüne dayanarak oldukça düşük maliyetle ürettiği ürünleri hızlı ve taşımacılıkta ölçek ekonomisinden istifade edilmesi neticesinde düşük maliyetli olarak AB pazarlarına taşınması üzerinden geçtiği ülkelerin tamamında üretim sektörlerini dezavantajlı bir işkoluna dönüştürme tehlikesi yaratmaktadır.

BRI projesi, salt bir altyapı projesinin çok ötesine geçmektedir. Projenin yakın geçmişte doruğa tırmanan ABD-Çin ticaret mücadelesinin odak noktası olması, AB Küresel Geçit Projesi’nin devreye girmesini zorunlu hale getirmiştir.

Diğer taraftan devasa konteyner gemisi The Ever Given’ın Süveyş Kanalı’nı altı gün süreyle kapatmasının, COVID-19 salgını esnasında Çin ve Uzak Doğu’da hem üretimi hem de mal sevkiyatını durma noktasına getirmesi ve ardından geciken talebin ortaya çıkarttığı dengesiz ticaret nedeniyle yaşanan konteyner krizi Avrupa varışlı tedarik zincirlerini oldukça zor duruma soktuğu bilinmektedir.

Bu risklere ilave olarak konuyu ülkemizi de içerecek şekilde genişlettiğimizde Çin’de üretim yapan firmalardan birçoğunun küresel ölçekli AB firması olduğu gerçeğini göz önüne aldığımızda Çin’in ekonomik yayılımından en çok zararlı çıkacak ülkelerin Türkiye de aralarında olmak kaydıyla Orta ve Doğu Avrupa ülkeleriyle Güney Doğu Avrupa ülkeleri olacağı tahmin etmek büyük bir kehanet değildir.

İşte bu noktada Çin’in BRI projesini birkaç altyapı yatırımı karşılığı desteklemenin orta ve uzun vadede bize neler kazandıracağını ya da kaybettirebileceğini tekrar sorgulamamız gerekmektedir. Bu noktada Çin’in Avrupa’ya akışını kolaylaştırmanın yani bir nevi taşıyıcılığını yapmanın yaratacağı katma değer oldukça kısıtlı olup orta ve uzun vadede hanemize önemli ölçüde zarar yazdırma ihtimali bulunmaktadır. Oysaki coğrafyanın bize sunduğu ana ticaret yollarının kesişim noktası olma ve Avrupa’ya yakınlık imkanları doğru bir şekilde değerlendirildiğinde AB için Küresel Geçit projesinde ihtiyacı vurgulanan şekliyle bir kenar üretim (near-shore) üssü yani tedarik ve lojistik merkezi olmak yönünde gerekli niteliklere sahip olduğumuzu değerlendiriyorum.

Bugüne kadar yüklü miktarlarda yatırım yapmakla birlikte, henüz anlamlı bir katma değer sağlayamadığımız altyapımıza uluslararası yatırım çevrelerinin ekonomik güven bağlamında beklediği politik adımların atılması durumunda; ilan edilen son küresel projelerin fırsatlarından istifade etmek Türkiye coğrafyasının kaderidir.

advanced divider

PAYLAŞ:

Her sayısıyla lojistik sektörünün güncel konularını okuyucuları ile buluşturan Argemonia’nın tüm sayılarına aşağıdaki linkten ulaşabilir, en güncel konuları Blog sayfamızdan takip edebilirsiniz.

    Deniz Taşımacılığında Doğru Lojistik Firmasının Önemi
    Temmuz 5, 2024

    Türkiye’den Denizyolu ile Maden Taşımacılığı Rehberi

    Türkiye, gittikçe artan maden çıkarma kapasitesi ile küresel maden

    Kombine Taşımacılıkla Sınırları Kaldırmak
    Haziran 26, 2024

    Avrupa’dan Afrika’ya İntermodal Taşımacılık: Türkiye-Fransa-Afrika

    Ülkeler arasında yapılan taşımacılık faaliyetlerinde farklı lojistik çözümlerinin tercih