Yeşil Aklama Artık Suç

Yatırım kararı verilirken şirketlerin sürdürülebilirlik performansının da göz önünde bulundurulduğunu söyleyen Türkiye Yatırımcı İlişkileri Derneği (TÜYİD) Başkanı Aslı Selçuk, yeşil aklamanın; paydaşları yanıltmak ve haksız yere rekabet avantajı kazanmak olarak tanımlanmasından dolayı etik olmadığının ve gelişmiş ülkelerde suç sayıldığının altını çizdiği röportajıyla Argemonia‘nın yirmi üçüncü sayısına konuk oldu.

Aslı Selçuk, yeni dönemde yatırımcıların piyasa şoklarına dayanabilecek sürdürülebilir iş modelleri olan, belirsizlik ve riskle mücadelede inovatif bakış açılarıyla hareket edebilen, paydaş odaklı şirketleri tercih ettiğini; yatırım kararlarında ise finans ve sürdürülebilirlik konularındaki hedef ve performansları göz önünde bulundurduklarına dikkat çekiyor.

Pandemi dönemi ile birlikte iş dünyasında yaşanan değişimler, yatırımcı ilişkileri tarafını nasıl dönüştürdü? Bu dönemde yatırım dünyasında yaşanan değişimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Son yıllarda küresel, sektörel ve bölgesel dinamiklerin hızla değiştiği bir süreç yaşıyoruz. Ekonomik ve politik gelişmeler, mevzuat ve düzenlemeler, paydaş dinamikleri, yatırımcı beklentileri şirketler açısından sürekli değişen bir faaliyet ortamı yaratıyor. Sürdürülebilirlik, teknoloji, dijitalleşme, yapay zekâ derken liste uzayıp gidiyor. Pandeminin başlaması, sayısız belirsizliği de beraberinde getirdi. Bu süreçte; sistemin küresel bazda ne kadar birbirine bağlı ve kırılgan olduğunu, şirketlerin alışageldiği yöntemlerin, karşılaşılan sorunlarla başa çıkmakta yetersiz kalabildiğini gördük.

Pandemi dönemi, biz yatırımcı ilişkileri profesyonelleri için hep alışık olduğumuz seyahatlerden uzak ama çok daha yoğun bir mesai ile geçti. Yatırımcılar açısından, özellikle belirsizlik zamanlarında açık ve düzenli iletişimin önemi artıyor. Biz de tüm kanalları proaktif olarak kullanmak suretiyle sürekli iletişimde kaldık.

Yatırımcılar bu dönemde yönetişim, risk yönetimi, iklim krizine bağlı risk ve fırsatlar, siber güvenlik, tedarik zinciri güvenliği, çalışan ve toplum sağlığı ve güvenliği, çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık gibi konulara odaklandılar. Şirketlerin, ana iş kolları dışında pandemi kapsamında nasıl sosyal fayda yarattığı sorgulandı.

Sürdürülebilirliğe verilen önemin ve şirketlerin finansman ihtiyacının artmasıyla yeni sermaye piyasası ürünleri ortaya çıkarken sorumlu yatırımların büyüklüğü 30 trilyon doları aştı. Bu rakam, dünyada profesyonel olarak yönetilen varlıkların üçte birini temsil ediyor.

Şeffaf, sürekli ve tutarlı iletişim, sermayeye erişim açısından kritik öneme sahip

Yatırımcı ilişkileri mesleğinin piyasadaki rolüne değinebilir misiniz?

Yatırımcı ilişkileri olarak geçmişten geleceğe, makrodan mikroya detaylı bir analiz yapıyor ve ana yatırım mesajlarını etkin kullanarak doğru yatırımcı kitlesine ulaştırıyoruz. Amacımız onları yatırıma ikna etmek, yatırımcı tabanımızı genişletmek, çeşitlendirmek ve bu sayede sermaye piyasası araçlarımızın adil değerine ulaşmasını sağlamak. Şeffaf, sürekli ve tutarlı iletişim hem sermayeye erişim hem de piyasalarda itibar yönetimi açısından kritik öneme sahip.

Bizler, toplantılarda sadece şirketlerimizi değil ülkemizi de anlatıyor ve böylece küresel piyasalarda ülkemizi temsil ediyoruz. Bugün, sadece halka açık şirketlerin değil, finansmana erişim sağlamak isteyen tüm kurumların yatırımcı ilişkilerine ihtiyaç duyduğunu söylemek mümkün. Borsa İstanbul’un ve Merkez Bankası’nın da piyasalardaki gelişmeleri anlatmak üzere kurulmuş “Yatırımcı İlişkileri” birimleri var. Bizler, kurumlarımız ve piyasa arasında çift yönlü bir iletişim köprüsüyüz. Bir yandan piyasaya yatırım hikâyemizi anlatırken diğer yandan küresel en iyi uygulamaları, gelişmeleri ve yatırımcı beklentilerini yönetimlerimize anlatıyoruz. Böylece şirketlerimiz ve ülkemiz için katma değer yaratıyoruz.

Son dönemde yatırımcıların yatırım tercihlerinde, şirketlerin sürdürülebilirlik performansının da etkili olduğunu görüyoruz. Şirketler, bu alanda kendilerini nasıl dönüştürmeli?

Yatırımcılar, artık piyasa şoklarına dayanabilecek sürdürülebilir iş modelleri olan, belirsizlikle ve riskle mücadelede inovatif bakış açılarıyla hareket edebilen, paydaş odaklı şirketleri tercih ediyor. Kârlılık ve sürdürülebilirlik birbirini besleyen iki unsur olarak öne çıkıyor. Yatırım kararı verirken, finans ve sürdürülebilirlik konularındaki hedef ve performans göz önüne alınıyor.

Ülkemizin en büyük ticaret ortağı olan Avrupa, “Yeşil Mutabakat” ile zorunlu birçok düzenleme getiriyor. Şirketlerimizin de ek maliyetlerden kaçınmak ve rekabetçi kalabilmek için faaliyetlerini bu kapsamda belirlenen standartlarda sürdürmeleri gerekiyor. Tüm dünyada sürdürülebilirlik konularında düzenleyici kurumların harekete geçtiğini, ortak bir raporlama sistemi için çalışıldığını, nitelikten niceliğe ve gönüllülükten zorunluluğa doğru bir geçiş olduğunu görüyoruz. Yatırımcılar; güvenilir, tutarlı, ölçümlenebilir, karşılaştırılabilir veriler istiyor.

Şirketler, iklim değişikliği kapsamında öngördükleri risk ve fırsatları nasıl yöneteceklerine dair çalışmalar yapıyor. Ölçümlenebilir uzun vadeli hedefler koyuyor ve performanslarını raporluyor. Bu sürecin doğru yönetilmesi, konunun yönetim kurulu seviyesinde sahiplenilmesi, açıklanan sonuçların şeffaf, güvenilir, yönetimin hesap verebilir olması şirketin itibarı açısından çok önemli. Aksi halde hem güven kaybı hem finansal risk hem de cezai işlemle sonuçlanabilir.

Son dönemde sürdürülebilirlik kavramının aynı zamanda bir pazarlama stratejisine dönüşmesiyle yeşil aklama (greenwashing) kavramı karşımıza çıkıyor. Yatırımcılar, yeşil aklama yapan şirketleri nasıl ayırt edebilir?

Bu, şu anda çok tartışılan bir konu. Öncelikle şirketlerin dürüst, şeffaf ve hesap verebilir davranması bekleniyor. Yeşil aklama, olduğundan farklı görünerek haksız yere rekabet avantajı kazanmak olarak tanımlanıyor. Etik olmamasının yanı sıra gelişmiş ülkelerde suç sayılıyor. Prestij kaybı ve cezai işleme yol açıyor. Şirketlerin söylediklerinin ve yaptıklarının tutarlı, şeffaf olması, sürdürülebilirliği yönetim kurulu seviyesinde ele alması, şirketin tüm stratejik kararlarına ve süreçlerine entegre etmesi en önemli faktörler.

TÜYİD olarak şirketlere hangi konularda destek sağlıyorsunuz?

TÜYİD’i, “yatırımcı ilişkileri” mesleğinin önemine ve potansiyeline olan inancımızla 2009 yılında kurduk. TÜYİD, bugün 80 kurumsal üyesi ile Borsa İstanbul piyasa değerinin yüzde 75’ini temsil ediyor. Kuruluşumuzdan bu yana düzenlediğimiz sayısız eğitim, seminer ve toplantının yanı sıra iş birliklerimiz, yayınlarımız ve çalışma gruplarımızla ülkemizde yatırımcı ilişkileri mesleğinin temsilcisi ve referans merkeziyiz. Ülkemizdeki yatırımcı ilişkileri uygulamalarını dünya standartlarına çıkarmak ve tabana yaymak amacıyla düzenleyici kuruluşlarımız ve paydaşlarımızla iş birliği içinde aralıksız çalışıyoruz. TÜYİD Yönetim Kurulu olarak, stratejik önceliklerimizin başında sürdürülebilirlik geliyor. Yatırımcılar artık finansal ve operasyonel göstergelerin yanı sıra şirketlerin sürdürülebilirlik performansını da yatırım kararlarına entegre ediyor. Biz de yatırımcı ilişkileri mesleğinin ülkemizdeki temsilcisi olarak şirketlerimizin sürdürülebilirlik konularında farkındalığını artırarak, uygulama ve raporlamada küresel standartlara ulaşılması hedefiyle çalışıyoruz.

advanced divider

PAYLAŞ:

Her sayısıyla lojistik sektörünün güncel konularını okuyucuları ile buluşturan Argemonia’nın tüm sayılarına aşağıdaki linkten ulaşabilir, en güncel konuları Blog sayfamızdan takip edebilirsiniz.

    Deniz Taşımacılığında Doğru Lojistik Firmasının Önemi
    Temmuz 5, 2024

    Türkiye’den Denizyolu ile Maden Taşımacılığı Rehberi

    Türkiye, gittikçe artan maden çıkarma kapasitesi ile küresel maden

    Kombine Taşımacılıkla Sınırları Kaldırmak
    Haziran 26, 2024

    Avrupa’dan Afrika’ya İntermodal Taşımacılık: Türkiye-Fransa-Afrika

    Ülkeler arasında yapılan taşımacılık faaliyetlerinde farklı lojistik çözümlerinin tercih