- Mart 2, 2022
- Blog
Lojistik sektöründe COVID-19’un etkisiyle birlikte dönüşüm süreçleri de hız kazandı. Tedarik zinciri esnekliğinden yeşil lojistiğe, teknoloji ve 5G’ye kadar sektöre damgasını vuracak trendleri daha yakından inceliyoruz.
Dünyada ESG kısaltmasıyla bilinen çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim temelli gereksinimler ve özellikle bu yıl hayatımızda büyük bir yer edinen sürdürülebilirlik kavramı, lojistik ve dağıtım operatörlerini de değişime yönlendiriyor. Global seçme ve yerleştirme firmalarından Wyser’in hazırladığı Lojistik Sektörü Raporu, önümüzdeki beş yıl içinde lojistik sektörünü etkileyecek temel trendleri şu şekilde ortaya koyuyor:
Tedarik Zinciri Esnekliği
Pandemi, tüm endüstrileri ve ekonomileri beklenmedik bir şekilde olumsuz etkilerken bir yandan da bazı beklenmedik olumlu sonuçları da beraberinde getirdi. Bunlardan biri, tedarik zinciri esnekliği oldu. Lojistik sektörü, stratejik önemini pekiştirirken çevikliğini ve esnekliğini de ortaya koydu.
Üretimin bölgesel hale getirilmiş tedarik zincirleri aracılığıyla pazarlara yaklaştırılması talebi uzun süredir tartışılıyordu ve pandemi süreci bunun bir gerçeklik haline gelmesini sağladı. Tam otomatik üretim daha yaygın bir hale geldikçe işçilik maliyetleri önemini kaybediyor ve vergiler, enerji, iş yapma kolaylığı, mali istikrar gibi diğer maliyetlerin etkileri çok daha yüksek hissediliyor. Daha yerelleştirilmiş tedarik zincirlerine yönelik bu hamle, faaliyetlerin temel esnekliğini artırıyor. IoT, büyük veri, tahmine dayalı analiz ve yapay zekâ, lojistik sektörünü dönüştürürken; hızı, dönüşümü ve verimliliği tamamen farklı bir düzeye taşıyor. Bu da çok daha esnek tedarik zincirlerini, yani kişiselleştirilmiş müşteri gereksinimlerine seslenen tedarik zincirlerini mümkün kılıyor. Daha kısa teslimat sürelerine yönelik müşteri taleplerini karşılarken uygun maliyetli bir şekilde çalışmak da arz fazlasını azaltıyor.
Tedarik zincirinde, özellikle depo otomasyonu için kullanılan yapay zekâ sistemleri de yanlış ürün gönderme sorununu azaltıyor ve ürünün depodan çıkma süresini oldukça kısaltabiliyor.
Örneğin tedarik zinciri planlamasının karmaşık yapısını daha öngörülebilir bir hale getirmek için en sık başvurulan Endüstri 4.0 unsurlarından biri olan yapay zekâ, lojistik sektöründe büyük verinin analizi için kullanılıyor. Ayrıca tedarik zinciri işlevlerinde tekrar eden görevleri ve süreçleri otomatikleştirirken, yeni stratejik karar verme ve iş birliği biçimlerini hayata geçirmeye yardımcı oluyor. Tedarik zincirleri, satın alma siparişleri, faturalar, lojistik ve depolama talimatları, gönderi bildirimleri ile kredi ve borç notları yoluyla mal ve hizmet alışverişini düzenlemeye çalışan birden fazla tarafı içeriyor.
Yapay zekâ, tahmine dayalı analizler ile müşterilerin önceki davranışlarına göre ne sipariş edebileceğini sezebiliyor. Çeşitli tahminlerde bulunabilen algoritmalar da ürünleri erkenden hazırlayıp teslim süresini azaltabilme potansiyeline sahip oluyor. Tedarik zincirinde, özellikle depo otomasyonu için kullanılan yapay zekâ sistemleri de yanlış ürün gönderme sorununu azaltıyor ve ürünün depodan çıkma süresini oldukça kısaltabiliyor.
Yeşil Lojistik
Yeşil lojistik, nakliye, depolama ve diğer lojistik faaliyetler üzerindeki çevresel etkiyi en aza indirmek için lojistik endüstrisi tarafından alınan önlemler ve sürdürülebilir politikalar olarak tanımlanıyor. Bir başka deyişle, yeşil lojistik doğal kaynakların korunması ve yenilenebilir kaynakların bulunması, karbon emisyonlarının en aza indirgenmesi ve bir işletmenin genel karbon salımının azalmasını amaçlıyor. Bu amaçlar doğrultusunda işletmelerin üretim süreçlerinin ve ürünlerinin çevreye olan etkilerini azaltmak için tedarikçiler, üreticiler ve müşteriler ile koordinasyon içerinde çalışmaları gerekiyor.
Tedarik zincirine sürdürülebilirliği entegre etmeyi amaçlayan yeşil lojistik, ürünlerin tasarımı ve ambalajlarıyla da şekilleniyor. Tasarımların çevresel etkilerini en aza indirecek şekilde olması gerektiğinden işletmelerin satın alma politikalarına çevre dostu kriterler eklemesi önem teşkil ediyor. Örneğin, ürünlerin ambalajlamak için geri dönüştürülebilir olanları tercih edilmesi plastik kullanımını en aza indiriyor.
Yeşil lojistik uygulamalarında başarılı olmak isteyen işletmelerin tesislerine en yakın tedarikçiye öncelik vererek sera gazı emisyon oranını düşürmeleri gerekiyor. Lojistik zincirinin en önemli parçasını oluşturan taşımacılık, en yüksek karbon ayak izine sahip. Bu nedenle, taşımacılıkta kullanılan araçların neden oldukları sera gazı emisyonunu en aza indirgemek için çevreye daha az zarar veren araçlar satın alınması oldukça önemli. Gelişmiş enerji yönetim sistemlerine, elektrikli ve güneş enerjili araçlara ve daha başka yeşil girişimlere odaklanan yeni bir değer zincirinin oluşturulması, toplam karbon ayak izinin gerçekçi bir biçimde azaltılmasına fayda sağlayacağı aşikâr.
Yeşil lojistik, rekabet avantajı sağlarken; bu yaklaşımı benimseyen işletmeler, uzun vadede azaltılan maliyetler, daha az atık ve çevreye daha az olumsuz etkileri olması sayesinde bir adım önde olabiliyor.
Yeşil lojistik kavramı sadece taşımacılığı ve ürünleri kapsamazken, sürdürülebilir bir inşaat ve yönetim standartlarına sahip depo alanlarını da ifade ediyor. Zira gelişen lojistik sektöründe depolara ve dağıtım merkezlerine yeşil yaklaşımın uygulanması gerekiyor. Yeşil depolama yönetimi çalışanlar için uygun çalışma koşulları oluşturmak ve etkin planlamayla depo süreçlerindeki enerji kullanımı azaltmak, depo içinde uygun yerlerde doğal ışık kullanmak, elleçleme süreçlerinde enerji verimliliği sağlayan araçlar ve gereçler kullanmak; talep, üretim ve stok seviyelerini doğru tahmin ederek, satış ve operasyon süreçlerinin entegre edilmesini sağlamak gibi konuları kapsıyor.
Yeşil lojistik, rekabet avantajı sağlarken; bu yaklaşımı benimseyen işletmeler, uzun vadede azaltılan maliyetler, daha az atık ve çevreye daha az olumsuz etkileri olması sayesinde bir adım önde olabiliyor. İşletmelerin yeşil girişimlerine güçlü bir şekilde odaklanan müşterilere hitap edecek şekilde, geri dönüşüm ve atık bertarafı ile ilgili düzenlemelerin benimsenmesi, bu uygulama için oldukça önemli.
Yeşil lojistik politikaları, işletmeleri daha sürdürülebilir bir geleceğe hazırlama konusunda önemli bir rol oynuyor. Örneğin enerji tasarrufu önlemleri, artan tedarik maliyetleriyle başa çıkmak için etkili bir stratejiyken, kaynak israfını sınırlandırıyor ve işletmenin çevre düzenlemelerine uymaya hazır olmasını sağlıyor. Bunların yanı sıra yeşil lojistik, ürünlerin verimli bir enerjiyle ve etkin bir maliyet hesaplaması yapılarak taşınmasına olanak sağlayan ulaşım rotası optimizasyonu oluşturuyor.
5G ve IoT Teknolojisi
The Economist’in araştırma birimi Economist Intelligence tarafından hazırlanan özel sayıda yer alan bir araştırma, 2022’nin ilk aylarında en büyük 60 pazarın yüzde 41’inde 5G ağlarının yaygınlaşacağını, Latin Amerika ve Asya’da önemli 5G spektrum ihaleleri yapılacağını ortaya koyuyor. 5G’nin gelişimi, iş yapış şekillerini değiştirmeye hazırlanıyor. 5G teknolojisi, üretkenliği ve inovasyonu arttırırken, bazı maliyetlerin de düşmesine yardımcı olabiliyor.
IHS’nin yayınladığı 5G Ekonomisi Raporu’na göre, 5G’nin 2035’e kadar yaklaşık olarak 12.3 trilyon dolarlık küresel bir ekonomi oluşturacağı tahmin ediliyor. 5G’nin, önümüzdeki birkaç yıl içinde daha fazla pazar içinde kullanılabilir hale gelmesiyle, dünya çapında tedarik zincirinde devrim yaratması bekleniyor.
IoT, 5G’nin piyasaya sürülmesiyle birlikte çıkışa geçmeye hazırlanıyor ve ana özelliklerden biri de kargo takibi olacak. Bu sayede mallara uygun maliyetli ve düşük güçlü sensörler takılabilecek ve ürünler fabrikadan mağazadaki raflarına kadar güvenilir bir şekilde takip edebilecek. Sürücüsüz araçlar, lojistik endüstrisini büyük ölçüde etkileyecek olan 5G şebekesinin ezber bozacak şekilde kullanılmasına mükemmel bir örnek. Robotik ve otomasyon, 3D baskı ve daha yeni birçok başka teknoloji; tedarik zinciri iş modellerini tamamen yeniden tanımlayacak. Veri yönetiminde daha düşük seviyedeki gecikmeler, lojistik sektörü gibi büyük miktarlarda veri üreten sektörlerin; her zamankinden çok daha büyük miktarlarda veri dağıtacağı ve değiş tokuş edebileceği anlamına geliyor.
IoT, 5G’nin piyasaya sürülmesiyle birlikte çıkışa geçmeye hazırlanıyor ve ana özelliklerden biri de kargo takibi olacak.
IoT; varlıkların gerçek zamanlı izlenmesinden uygun depo yönetimine kadar, analitik ve veriye dayalı içgörüler geliştirmek için bir kaynak olarak kullanılıyor. IoT sensör ve cihazlarının üretilen, muhafaza edilen ya da taşıma halindeki varlıkların gözlem altında tutulması için kullanılmaya başlanmasıyla, kurumlar varlıkları ve ortamları üzerinde gerçek zamanlı izleme ve tek merkezden yönetim kabiliyetleri kazanıyor.
IoT teknolojisi, verileri ayıklamak ve bunlardan en iyi şekilde yararlanmak için sensörleri kullanıyor. Bu sayede, akıllı cihazlar ve hızlı erişilebilirlik aracılığıyla kurumların daha iyi yönetilmesini sağlıyor. Sensör cihazlarından toplanan veriler, bulut tabanlı merkezi bir platformda işleniyor ve yönetiliyor. Veriye dayalı yaklaşım, bilgiye dayalı iş kararları vermek için gelişmiş analitiğin uygulanmasında önemli bir rol oynuyor.
Üretim ve lojistikte her zaman gözetim gerektiren çeşitli süreçler bulunuyor. IoT, kargo izleme, tedarik zinciri, araç yönetimi ve izleme, yakıt tüketimi ve kaynak kullanımı gibi süreçlerin gerçek zamanlı takibini mümkün kılıyor. IoT, gelişmiş analitiklerin yardımıyla, taşıma aracının lastik basıncından, ne kadar yakıt tüketildiğine, taşınan ürünün ortam sıcaklığından nem oranına kadar birçok ilgili ayrıntının gerçek zamanlı elde edilmesine olanak sağlıyor.
PAYLAŞ:
Siz de tüm lojistik taleplerinizi çözüme kavuşturacak bir ekip ile çalışarak ürünlerinizin adreslerine zamanında ulaşmasını istiyorsanız hizmetlerimizi inceleyebilir, hızlıca fiyat teklifi alabilirsiniz.
Stevedoring Nedir? Bilinmesi Gerekenler Nelerdir?
Eski dönemlerden beri en yaygın ulaşım ve taşıma yöntemlerinden
Türkiye’den Denizyolu ile Maden Taşımacılığı Rehberi
Türkiye, gittikçe artan maden çıkarma kapasitesi ile küresel maden