- Şubat 12, 2023
- Blog
Otomotiv sektörü için önümüzdeki 5 ile 10 yıl içinde kapsamlı bir dönüşüm öngörülüyor. Uzmanlara göre de 2025 yılına kadar yollarda yaklaşık 8 milyon otonom veya yarı otonom araç görülecek. Uzun yıllardır test çalışmaları devam eden otonom araçlar, dijital teknolojiler ve yapay zekânın dâhil olduğu gelişim yolculuğunda ciddi bir ilerleme kaydetti. Peki vitesin arttığı otonom araç pazarında gelecek projeksiyonu nasıl olacak?
Tekerleğin keşfinden bu yana ulaşımın dünya tarihindeki yeri her zaman çok önemli oldu. Dünden bugüne yaşanan coğrafi keşifler, savaşlar, fetihler, göçler ve ticaretin gelişimi gibi birçok faktör ulaşıma karşı ihtiyacı artırdığından gelişimi için de tetikleyici bir rol üstlendi. Sanayi Devrimi ile buharlı makinelerin devreye girmesi ise ulaşım sistemlerinin tamamında bir kırılmanın başlangıcı oldu. Bugün, 20. yüzyılın dünyasına yakın bir mercekten bakıldığında ulaşım sistemlerinin bambaşka bir boyuta ulaştığına şahit oluyoruz. Günümüzde Türkiye’de ve dünyada, ulaşımın tüm modlarında altyapının iyileştirmesi, hizmet kalitesinin artırılması ve çevreye yönelik olumsuz etkilerin ortadan kaldırılarak iklim nötr hedeflerinin gerçekleşmesine katkı sağlanması gibi amaçlar doğrultusunda çalışmalar yapılıyor. Bugün sektör, elektrikli ve otonom araçların yanı sıra e-mobilite, uçan arabalar ve drone’lar ile önemli bir yol kat etmiş durumda. KPMG’nin 2021 yılında yaptığı anket sonucunda hazırladığı rapora göre 31 ülkede bin 100’den fazla yönetici, önümüzdeki 5 ile 10 yıl içinde sektörde kapsamlı bir dönüşüm öngörüyor. Ve bu dönüşüm hızında herhangi bir yavaşlama ya da durma söz konusu değil, dönüşüm hâlâ hızlı bir şekilde devam ediyor. Hatta dijital teknolojiler ve yapay zekânın da dâhil olduğu gelişim yolculuğunda, geleceğin sürüş deneyimini şekillendirmesi beklenilen otonom araçlar vites artırdı.
Dünden Bugüne Kısa Bir Bakış
Hâlihazırda günlük seyahatlerde ve taşımacılık alanında kullanılmaya başlanan otonom teknolojisi geleceğin otomotiv projeksiyonu hakkında önemli ipuçları taşıyor. Otonom; yapay zekâ ve bazı algoritmalarla desteklenen, algılama yetenekleri ile çok az müdahale gerektiren ya da sürücü olmadan kendi kendine çalışabilen araçlara deniyor. Bu araçların günümüzdeki örneklerinden bazıları yolu izlemek için hâlâ insana ihtiyaç duyarken bazılarında insan müdahalesi tamamen devre dışı durumda. Bu noktada tabii ki sadece aracın yüksek teknolojik donanımı yeterli olmuyor. Bir otonom aracın en iyi performansla yol almasında akıllı altyapı, 5G ve elektrikli şarj istasyonları gibi faktörler önemli bir rol oynuyor.
Uzmanlara göre 2025 yılına kadar yollarda yaklaşık 8 milyon otonom veya yarı otonom araç göreceğiz. Ancak otoyollara girişi öncesinde sürücüsüz arabaların ilk olarak altı seviyeli sürücü destek teknolojisinden geçmesi şart. Çünkü bugün pazarda olan araçların sahip oldukları özelliklere göre farklı otonom seviyeleri bulunuyor. Uluslararası Otomotiv Mühendisleri Derneği de (SAE-Society of Automotive Engineers International), otonom sürüş seviyelerine göre düzey 0’dan 5’e kadar altı sürüş düzeyini tanımlayan bir sınıflandırma yaptı. Seviye 0 otonom araçlar, teknik olarak yeterli sisteme sahip olsa da insan müdahalesine ihtiyaç duyarken Seviye 5 otonom araçlar tamamen insansız çalışmaya uygun. Seviye 5 araçlar henüz yollarda kullanıma alınmadı, test aşamaları devam ediyor. Ancak Peugeot, Volkswagen, Seviye 4 sürüş sistemine sahip otonom araçlarını tanıtmaya devam ediyor.
Endüstrinin Gözdesi Oldu
Sanayide Endüstri 4.0 sürecini hızlı şekilde benimseyerek erken harekete geçen ülkeler arasında yer alan Türkiye, endüstriyel dijital dönüşüm kapsamında otonom araçlara büyük ilgi gösteriyor. Endüstri alanında son yıllarda yapılan yatırımlara bakıldığında özellikle pandemi etkisinden sonra sanayicilerin bu konuya pozitif yaklaştığı görülüyor. Özellikle pandeminin de etkisiyle birlikte insansız operasyonların özellikle üretim sektörü için ne kadar önemli olduğunu daha net bir şekilde görülmüş oldu. 2019 yılında 500 manuel endüstriyel taşıma aracına karşılık 10 otonom araç tercih edilirken bu oran günümüzde 300 manuel endüstriyel taşıma aracına karşılık 70 otonom araç tercih edilmesine kadar geldi.
Yapılan piyasa araştırmalarına göre 2028 itibariyle depolama, lojistik, imalat, gıda, demir-çelik, dayanıklı tüketim malları, yan sanayi gibi daha birçok sektörde otonom araç kullanım tercihi manuel araç tercihiyle yarışır seviyeye gelecek. 2040 yılına kadar da manuel araçların sadece coğrafi ve saha koşullarına bağlı, daha çok açık alanlı çalışmalarda kullanılacağı öngörüsü hâkim.
Nakliyede “Otonom Kamyon” Konusu
Otonom kamyonlar, 2021 ve 2022’de en heyecan verici otonom beklentilerden biri oldu. Pilot yazılımla iletişim kuran radarlar, lazer tarayıcılar, kameralar ve GPS antenler ile çalışan otonom kamyonların test çalışmaları olumlu sonuç verince, ABD’nin Teksas Eyaleti’nde otonom nakliye için lojistik merkez inşasına başlandı. Sektördeki en önemli gelişmelerden biri ise Aralık 2021’de yaşandı. Otonom kamyon şirketi TuSimple’ın araçlarından biri, Arizona boyunca 80 millik bir yolculuğu boş bir kabin ve sıfır insan müdahalesi ile tamamladı.
Bu konunun genel anlamda bu kadar heyecan yaratmasının sebebi ise gelecekte sürücü anlamında büyük bir ihtiyacın ortaya çıkacağı öngörüsü. Özellikle ABD, Avrupa ve Çin’de bilinen ciddi bir sürücü açığı var. Bu açığın tetikleyicileri olarak ise sürücü nüfusunun yaşlanması, e-ticaretteki hızlı büyümenin taşıma ihtiyacını artırması gösteriliyor. Otonom kamyonların ilgi ile takip edilmesinin bir diğer sebebi de verimlilikte önemli bir artış sağlayacağı düşüncesi. Nakliyede günlük sürüş süreleri nedeniyle yolculukların tamamlanması birkaç gün aldığından dezavantaj yaratıyor. Otonom araçlar ise belli mesafenin üzerindeki yolculuklarda teslimat süresini yarıya indirme potansiyeli taşıyor.
Otonom kamyonlar, tüm avantajlarına rağmen belirsizlikler barındırması nedeniyle nakliye taşımacılığında hâlâ sağlam bir konuma sahip değil. Ancak Waymo, Embark, Houston, San Antonio ve Aurora gibi şirketler, gelecek olarak gördükleri bu alanda istikrarlı şekilde çalışmalarını sürdürüyor.
Gelecek Hangisi? Otonom mu, Elektrikli Araç mı?
Dünyada 2030’a kadar her iki otomobilden birinin elektrikli araç olacağı öngörülüyor. Türk otomotiv sanayisi de elektrifikasyona hazır olduğunu belli eden adımlar atıyor. Oluşturduğu elektrikli araç projeksiyonunu kapsamında ilk yerli otomobil girişimi TOOG’u dünyaya tanıtan Türkiye, 2023’ün ilk çeyreğinde aracın satışına başlayacak.
KPMG’nin “2021 yılı Küresel Otomotiv Yöneticileri Anketi”ne göre piyasaya sürülen yeni ve heyecan verici araçlar ile daha da hızlanması beklenen elektrikli araçlara yönelik dönüşüm, büyük trendler arasında yer alıyor. Öngörüldüğü gibi bir senaryo yaşanırsa 2030 yılının sonunda elektrikli araç maliyetlerinin içten yanmalı araçların maliyetine yaklaşması bekleniyor. Yöneticilerin beklentisi bu tarihe kadar Japonya, Çin, ABD ve Avrupa’daki otomobil pazarının yarısının elektrikli araçlardan oluşacağı yönünde. Araştırmalar, elektrikli araçların hükûmet sübvansiyonları olmadan geniş çapta benimsenebileceğini gösterse de çoğunluk hâlâ bu tür programları destekliyor.
Anketler de elektrikli araçların dünya genelinde yaygınlaşmasının, hızlı şarj altyapısına yapılacak yatırımlara bağlı olacağını da ortaya koyuyor. Buna göre yöneticilerin yüzde 77’si tüketicilerin seyahat ederken 30 dakikanın altında şarj süreleri beklediğini belirtirken buna karşın günümüzde hizmet veren şarj istasyonlarının büyük çoğunluğunda harcanan zaman üç saatten fazla sürüyor.
Gündem: Otonom Araç Ruhsatı
COVID-19 ile birlikte otonom araç piyasasında kısa süreli bir duraklama yaşansa da markaların bu alandaki heyecanı sönmüş değil. Özellikle taksi ve araç paylaşım hizmetlerinin kullanımının son dönemde artması bu alanlarda otonom araçların yaygınlaşmasını sağlayacak gibi duruyor. Ancak yapay zekâ ile donatılmış ve güvenilirlik oranı yüksek sürücüsüz araçlar her ne kadar düşük risk oranlı tablo çizse de belli kurallara tabii tutulması gerekiyor. Şu an için sürücüsüz araç ruhsatı konusunda öncü çalışmaları ile ABD, Almanya, İngiltere, Hollanda gibi Avrupa ve Kuzey Amerika ülkeleri öne çıkıyor.
Bu ülkeler, kamuya açık yollarda sürücüsüz araçlara yönelik düzenlemeler ve test izinleri için hâlihazırda çalışıyor. Ancak ABD’yi diğer ülkelerden ayrı tutmak gerekiyor çünkü ülke sürücüsüz otomobil teknolojisinin entegrasyonu konusunda lider konumda. Kaliforniya eyaletinde otonom araç test etmeye yönelik yönetmelik 2014 Eylül’de yürürlüğe girdi. Arizona eyaletinde ise sürücüsüz araç dostu bir test ortamı geliştirildi ve 2018’de yeni bir düzenleme getirilerek otoyollarda sürücüsüz araç kullanımına izin verildi.
PAYLAŞ:
Uluslararası Taşımacılık Seçenekleri Nelerdir?
Uluslararası taşımacılık en genel şekliyle bir ülkeden başka bir
Karayolu Taşımacılığında Kullanılan Araçlar
Karayolu yük taşımacılığı planlanırken yükün özellikleri, ağırlığı, teslimat noktası